|  			 		 		 		 		 NASIL GİDİLİR?
  		 	 		 		 		 		 		 	 	Ankara ve İstanbul yönünden gelenler için Akçakoca geniş ve rahat yollarla kolay ulaşım sağlanıyor. Güzergâh boyunca aşırı hıza uygun olmayan iniş ve çıkışlara rastlanıyor. Akçakoca Düzce'ye 37 km lik asfalt yol ile bağlı. Yemyeşil tepeler arasında geniş ve ferah bir güzergâh olan yolun turizm mevsiminde artan trafiğine yüklü kamyon trafiği de ilave olunca, rampaları çıkmakta zorlanan kamyonlar, kendilerini sollamak için bekleyen araçlarla arkalarında birikimlere neden oluyorlar. Özellikle rampalarda yeni şerit ilaveleri yapılması gereki  |  |
|  		 |  	 	 	 		
 | 
Akcakoca_Sonbahar Akçakoca'nın her mevsimi çok güzeldir. Karadeniz'in genel özelliklerinden biri de yaz mevsiminin kısa sürmesidir
Batı Karadeniz Bölgesinin en batısında yer alan
Akçakoca denizi ve kumsalları kadar bitki örtüsü bakımındanda bozulmamış ve ziyaretçi çeken önemli bir merkezdir, bölgedeki kayın, kestane, ıhlamur, çınar, meşe ağaçlarından oluşan bitki örtüsü tatilcilere doyumsuz bir seyir zevki verir. 
Kestane ağaçlarıyla kaplı bölgemiz ormanlarında üretilen kestane balı, dünyada sayılı ballar sıralamasında
Akçakoca�ya geldiğinizde mis gibi kokan dağ çileği reçelimizi mutlaka deneyin ve salı günleri kurulan köylü pazarımıza uğrayarak
 köylerimizde yetiştirilen bölgemize özgü sebze ve meyveleri tatmanızı tavsiye ederiz.
Yöremizin balık restoranlarında deniz mahsullerimizi tatma fırsatı ile yine alabalık restoranlarımızda doğayla baş başa olurken, yöremizin tavuk ve mantarlarından oluşan mönüleri ile yöresel yemeklerimizden olan Mancarlı Pide ve Melengüççeği tatlısını mutlaka sorunuz.
Bu şirin ilçemizde farklı etnik kökenler ve gelenek görenekle re rağmen halk birlik, beraberlik içinde yaşamaktadırlar. Bu yaşayış tarzı da kültür alışverişi ile güzel bir görünüm
 sergilemekte olup yöre halkının turizm olayına yatkınlığının ispatıdır. Yöre düğünlerinde farklı etnik kökenlere ait gelen
eksel giysiler ile Mızıka, akordion, kemençe, bağlama eşliğinde türküler söylenir ve çiftetelli, üç ayak,
  abhaz ve Çerkez oyunları oynanır. Ayrıca Akçakoca�mızda her yıl ödüllü geleneksel Balatlı Köyü Yağlı Güreşleri düzenlenir. 
Fındık Akçakoca�nın her şeyidir, yaşam biçimidir. Fındıkla Akçakoca öyle özdeşleşmiştir ki şehrin sembolü; fındık kozası, festivali de fındık üzerinedir.Akçakoca, fındığının yanınd
a Ankara�nın denize açılan en yakın penceresi olma özelliğiyle 1950�li yıllarda Türkiye�deki ilk turizm hareketlerine öncülük et miştir. Akdeniz ve Ege sahilleri turizmi tanımazken, Akçakoca Ankara�daki yabancı misyon şeflerinin göz bebeği tatil beldesi olmuş ve konaklama ihtiyacını karşılamak üzere halk evlerini gelen misafirlere pansiyon olarak açmış ve böyleEv pansiyonculuğunun yanı sıra 70�li yıllarda Hippi akımının da etkisiyle kamping ve karavan turizmciliği artmış ve on binlerce yabancı turist ilçemizi ziyarette bulunmuşlardır.
Yaz ayları bunaltmayan, kış ayları ise dondurmayan iklimi, mavi bayraklı plajı, kilometrelerce uzanan kumsalları, yeşil ile mavinin
Akçakoca turizmini yalnızca güneş turizmiyle sınırlandı
Av turizmini sevenler, pırıl pırıl akan derelerimizde alabalık, ormanlarımızda yaban domuzu avlayabilir ve denizimizde mevsimine göre kıyıdan veya balıkçı barınağ
Şehir içindeki sahil boyu uzanan sağlıklı yaşam için yürüyüş ve koşu yolları, şelaleleri, piknik ve mesire yerleri,
 tiyatrosu ve müzesi, Yedigöller, Abant Gölü, Kdz.Ereğli Cehennemağzı Mağaraları, yaylalar, Eftani kuş cenneti, Hasanlar Baraj Gölü Akçakoca�da konaklark
en sizlerin ziyaretini beklemektedirler.Rafting, yelken yarışları,su sporları ve yılda bir kez düzenlenen Karadeniz Yat Rallisine ev sahipliği 
 yapan balıkçı barınağımız yat turizmine de olanak sağlamakta olup, görülüyor ki Akçakoca alternatif turizm olanakları da sunabilen üstün özellikleri sahiptir.
Akçakoca, turizme kalifiye eleman yetiştiren eğitim kurumları ile de övgüyü hak etmekte olup, bugün ilçemizde turizm eğitimi veren Otelcilik Meslek Lisesi, Meslek Y.O.turizm bölümu
Bu anlatmakla bitiremediğimiz zengin folklorik özelliklere sahip kültürel mirası ve doğa harikası olan biricik İlçemiz Akçakoca�nın güzelliklerini paylaşmak üzere sizleri misafir edebilmek için sabırsızlanmaktayız. Ve diyoruz ki;
GELİN, GÖRÜN, YAŞAYIN, YAŞATALIM
Akcakoca_Sonbahar Akçakoca'nın her mevsimi çok güzeldir. Karadeniz'in genel özelliklerinden biri de yaz mevsiminin kısa sürmesidir
Merkez Camii ( central mos
que)
Akcakoca merkez cami has very interesting architecture and it is different than the others with his special design
Akcakoca , located in the 83 km. north of Bolu is a lovely town on the Black Sea coast and is famous for its clean , beautiful beaches, extending both east and west , with a length of cilometers, with its good accommodations and with its traditional h ospitality of the typical Black Sea people. Akcakoca will certainly satisfy your desire to discover some unspoiled areas. There are also many camping and picnicking facilities around Akcakoca. The sandy beaches of Akcakoca provide a rare beauty of nature for nature-lovers and worshippers of swimming . You may go to the beaches in the environs of the town by municipal buses.
Akçakoca, the closest window of Central Anatolia opening to a sea is a very charming, touristic town of Bolu situated in Western Black Sea Region. Fishing, hazel-nut agriculture and tourism are the basic occupations of the local people. Akçakoca is the closest Black Sea to the metropols of Ankara and Istanbul. The region with its well preserved historical and naturalbeauties, with its unique architecture peculiar to this area, with hazel-nuts, fruits, strawberries and famous chest-nut honey, with its abundant variaty of fish available in every se
ason, with its sea and curative beaches specially recommended for rackitis and finally with its traditional features and warm hospitability of local people, it offers an unforgetable vacation, both recration and entertainment together for every budget.
Akçakoca’s known history well goes back to 1112 B.C. and its been known as Diapolis, Akçaşar, Akçaşehir and finally at 1934 Akçakoca after the name of Akçakoca Bey who was the conqueror of the region.
Akçakoca invite everybody to discover the richest green, the deepest blue, the most unique, the warmest welcome, the lowest prices and the closest Black Sea of Akçakoca. In Akçakoca there is absolutely a corner which will satisfying please every possible liking.
In 1997 Akçakoca recieved together with Genoese Castle Beach the International Blue Flag Reward given by Foundation for Environmental Education in Turkey among all over European beaches and marinas. Thus fulfilling 26 criterias of standarts Akçakoca once more proved its environmnetal cleanness not to only Turkey but to the whole World.
Being very suitable for water sports and yatching in 1997 Akçakoca was the host of Yeşil Tour ( Green Tour) organization thus starting the yatching tourism of Black Sea.
The every possible hue of green , the natural water falls, Genoese Castle, numerous picnic areas. The Pebble Cave and with their untouched beauties the 43 villages of the region are awaiting for the tourism investors to come by and create
 vacational sites within those wonderful natural surrondings.
The International Hazel-nut and Tourism Festival which takes place every year in the third week of July is ready to entertain those who are seeking, something very special and unique to experience.
Akçakoca Düzce ilimize bağlıdı
r ve yüz ölçümü 463 kilometrekare dAkçakoca Karadeniz kıyı şeridinde 35km uzunluğunda, geniş ve uzun ku
msalları ile doğal bir plaj halindedir. 
Akçakoca özellikle 1950 li yıllardan sonra Türkiye turizminde önemli merkezlerden biri haline gelmiştir, Akçakoca nın bü
yük kentlerden ulaşım kolaylığı, doğal güzellikleri, uzun ve tertemiz kumsalları ile halen turizmde önemli bir yerdir. 
Akçakoca denizi ve kumsalları kadar bitki örtüsü bakımındanda bozulmamış ve ziyaretçi çeken önemli bir merkezdir, bölgedeki kayın, 
kestane, ıhlamur, çınar, meşe ağaçlarından oluşan bitki ör
tüsü tatilcilere doyumsuz bir seyir zevki verir. 
Akçakoca tarihi dokusu bakımındanda son derece önemli merkezlerimizden
 biridir, Akçakocanın tarihi bakımından kesin bilgi ve belgeler bulunmamasına rağmen bölgede yapılan kazılarda 
Akçakoca nın M.Ö. 1220 yıllarına kadar kalıntılar bulunmaktadır. Roma ve Bizans dönemlerinde ise
 Akçakoca nın adı Diapolis olarak geçmektedir.
About VirtualTourist
VirtualTourist pr
ovides advice and recommendations from real travelers like you.
m a unique insider's perspective - advice on over 58,000 destinations frAkcakoca_Sonbahar Akçakoca'nın he
YORE TARIHI VE DOGAL GUZELLIKLERINE ALABILDIGINE SAHIP CIKMIS, SICAK MISAFIRPERVERLIGI, HER MEVSIM BULUNAN TATLISU VE DENIZBALIGI, FINDIGI, MEYVASI, DAGCILEGI, MESHUR KESTANE BALI, OZELLIKLE KEMIK HASTALIKLARINA IYI GELEN SIFALI KUMSALLARI, KAYNAK SULARI, DENIZI VE FOLKLORIK OZELLIKLERIYLE, HER BUTCEYE UYGUN BIR DINLENCE VE EGLENCEYI BIRLIKTE SUNAR
EN YESIL, EN MAVI, EN FARKLI, EN LEZZETLI, EN UCUZ, EN KESFEDILMEMIS, EN YAKIN KARADENIZ`DE EN SICAK MISAFIR EDILMENIZ ICIN HEPINIZI AKCAKOCA`YI KESFETMEYE DAVET EDIYORUZ.
NE YENİR?
Hamsi Balık Lokantası
Akçakoca restoran ve lokantaları genellikle balıkçı barınağı çevresinde yer alıp, deniz manzaralı mekânlarında hizmet veriyorlar.
Bunlardan birisi de barınağın arkasında yer alan Ali Çubukçunun Hamsi Balık Lokantası. Yeni açılan içkisiz mekâna gelenler, kayalık sahil üstünde yemeklerini yerken bir yandan da etrafa dağılan gerçek deniz ve yoğun yosun kokusunu teneffüs ediyorlar. Kuvvetli dalgalar sonrası deniz dibinden kopan yosunlar kıyıda birikiyor, yoğun yosun kokusu iki üç gün boyunca kendini hissettiriyor. İlginç olan ise sipariş edilen balıklarda ve restoranda balık kokusuna rastlanmıyor! İşletmeci Ali Çubukçu, Türkiye'de sadece kendilerinin kullandığı ve kilosu 47 milyon TL den satılan has fındık yağında balık kızarttıklarını, her sipariş sonrası yağın dökülerek
Hamsi Balık Lokantası
Balıkçı Barınağı Yanı
Tel: 0(380) 611 88 66
0(380) 611 82 91
Kamelya Restoran
Akçakoca'nın en güzel manzarasına sahip restoranlardan biri olan Kamelya, manzarası bir yana temiz, hızlı servisi, konuklarla ilgili personeli, gün batımının doyumsuz güzelliğinin seyredildiği geniş pencereleri bir de ses efektleri ile unutulmaz türden yemek yeme imkânı sunuyor. Şimdi diyebilirsiniz ki yemek, servis tamam da ses neyin nesi? Restoran konum olarak denizin kıyısında ve 10- 15 metre yüksekte, sahilde kayalar dar bir kumsal, bir de beyaz çakıllı kıyı bandı var. Siz yemek yerken dalgalar bir kıyıya vurup bir geri çekiliyor, beraberlerinde çakılları da, bir getirip bir götürüyor. Kısa süre sonra (Yani içine su katınca beyazlaşan içeceklerden bir iki duble içince) belki alışıp duymuyorsunuz ama, dalgacıkların çakıl taşlarıyla flörtünden doğan gizemli sesler, bir tür terapi gibi geliyor. Başka ses, müzik bile duymak istemiyorsunuz. Hoş bir taş şıkırtısı, dalga seslerine karışıp, masa arkadaşlarınızla beraber anı olarak hafızanızda iz bırakıyor. Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Rusya çok gerilerde görünmez fon olurken, ufuk hattında güneş kızardıkça kızarıyor, yeri göğü boyuyor, eriyerek denize batıyor. Ortaya çıkan esrarengiz bir renk gökyüzünü kaplıyor, herkes bu şöleni seyrediyor, dalgakıran üzerinde en uç noktadan güneşi uğurlayanlar, geri yürüyüşe geçiyorlar.
Sofranıza klasik mezeler tepsi içinde geliyor, beğendiklerinizi bıraktırıyorsunuz. Beyaz peynir, domates, kavun, karpuz, şakşuka, Rus salatası, haydari, acılı ezme, mücver vs. Ara sıcak, soslu midye tava leziz, dinç yapraklı mevsim salatası iştah kabartıcı. Izgara et çeşitleri veya levrek, çipura gibi çiftlik balıkları ya da yöresel balıklar. Nedir onlar? Lüfer, çinakop, barbunya, istavrit, hamsi ızgara kıvamında pişirilmiş şekliyle sofranızda. Unutmadan, bir de masaya gelen mısır ekmeği var, kurabiye görünümlü, katıksız yenecek ve yazılacak kadar lezzetli. Yemek bitiminde bu defa Melengüce tatlısı karşınızda. Yöresel özellik taşıyan, Türklere ait, yufkadan yapılmış bu tatlı çeşidi içinde kaymak, ceviz içi, süt, buğday unu bulunuyor. Malzeme bir güzel yoğrulup, yağın içinde kavruluyor, üzerine şerbet dökülüyor. Etrafına mevsim meyveleri diziliyor, dahası bir kadeh içinde dondurma ile takviyeli biçimde servis ediliyor. Naneli likör ve de kahve ile yemeğe, cüzdanınız yorulmadan noktayı koyuyor ve Akçakoca sahilinde yenen bu akşam yemeği sonrasında bir aşağı, bir yukarı uyku öncesi hazım yürüyüşüne çıkabiliyorsunuz!
Akbey, Barınak, Canlı Alabalık, Çapa, Yeni Liman yörede ki diğer alternatiflerden bazıları.
Akçakoca sahilinde fark edilen bir başka tipik özellik ise köylerde sıkça görülen, yöresel mısır koçanlarını depolamada kullanılan ahşap barakalardan örnek alınarak yapılmış kafeler. Çevresi güneş şemsiyeleri ile renklendirilip hoş bir mekân da çay içme imkânı sunan mısır deposu görünümlü kafeler, Akçakoca'yı diğer tatil merkezlerinden ayıran özellik taşıyor. Birçoğunda Mancarlı Pide yiyebiliyorsunuz. Kullanılan malzeme, bir tür ıspanak gibi yapraklı olan sebze çeşidi pul biber, soğan ile kavrularak hamur içine konuyor, katlanıp kızartılıyor. (Gözleme gibi).
Çoğunlukla restoranlar, sipariş edilen yemekler hazırlanana kadar sofraya tereyağı, bal, mısır ekmeği servisi yapıyorlar.
Düzce ve diğer çevre ilçelerde olduğu gibi Akçakoca da dağ çileğinin lezzeti ve reçel yapımı halinde çevreye yayılan müthiş çilek kokusu ile ünlü. Düzce'den Akçakoca'ya gelirken yanından dolum tesisleri yanından geçilen Kabalak Suyu hafifliği, içimi ile beğenilen sulardan sayılıyor. Kirazlar hediye götürecek kadar albenili görünüyorlar.
Düzce ve çevresinde olduğu gibi Akçakoca da da Lazlar, Abazalar, Çerkezler, Hemşinler, Gürcüler gibi toplumlar bir arada yaşıyor. Hepsinin kendilerine has yöresel özellik taşıyan Çerkez tavuğu, Laz böreği, Mamusa, Lahana çorbası, gibi yemek türleri bulunuyor. Ortak yemeklerinde ise hamsi ve lahana çorbası başta geliyor.
Kara Lahana çorbası
Karalâhanalar ince ince doğranıp suya atılarak haşlanıyor. Bu sırada mısır unu dökülüp top top olmaması için sürekli karıştırılır. Bu karışım içine bir kaşık tereyağı veya kuyruk yağı ilave edilir. 6-8 saat öncesinden suda bekletilmiş barbunya fasulyesi ve sütlü mısır tanesi bir miktar eklenerek kaynatılır, içine acı biber turşusu kıyılıp iştahla kaşıklanır.
Şifalı Su!
Su içip şifa bulunur mu? Akçakoca'da bulunuyor. İlçeye Düzce'den gelirken 17. km de ki rampada günün her saatinde bir kalabalık göze çarpıyor. Yol kenarında kurulmuş bir tesisin önünde ki bir depodan tevzi edilen altı musluktan su akıyor, bu sulardan içebilmek için istisnasız tüm araçlar mola veriyor, içebildikleri kadar içenler beraberlerinde getirdikleri veya oradan satın aldıkları su bidonlarını dolduruyorlar. Su şöhretini şifalı olarak yapmış, mola yeri şifalı su olarak tanınıyor, otobüs sürücüleri burada su molası vermezler ise isyan çıkıyor, bidonlar, pet şişeler dolana dek bekleniyor. Bir bakıyorsunuz tırlar yanaşıyor, bir bakıyorsunuz, yüklü kamyonlar, 4x4 araçlar, motosikletler, hafta sonu izdiham yaşanıyor!
Çeşme yanında yöresel ürünler bulunan satış reyonu yer alıyor. Dağ çileği ve böğürtlen reçeli, dut pekmezi, köy yumurtası, kestane balı, köy peynirleri, Abaza, keçi, isli, makarna üzerine garnitür olarak rendelenip dökülen keş peyniri, yerli kiraz, yerli armut, yerli erik, üzerinde lambri kaplı bir lokanta, arkasında değişken ve tertemiz bir hava akımına sahip piknik alanı yer alıyor. Buzdolabından görerek seçtiğiniz etleri kiloyla alıyor, çimler üzerine kurulmuş özel kamelyalarda mangalda pişirip bir güzel yiyorsunuz. Et yerine canlı alabalık havuzundan seçim yapmak da olası. Bahçenin içinde dekoratif görünümlü su değirmeni bulunuyor, çarkı döndükçe su sesiyle dinleniyorsunuz. Yemek için vakti
Şifalı Su tesisleri yıl boyunca açık, 24 saat aralıksız hizmet veriyor.
Ali Baba'nın Yeri
Karaburun'da hizmet veren mütevazı lokantalarından biri de "Ali Baba"
Lokanta kendi usulünce taş balık yapıyor, taş balık dedikleri yöresel kaya balığı. Ali Baba balıkları temizleyip tuzlu suda bir saat kadar bekletiyor. Nedeni ise Karadeniz'in tuz oranı düşük deniz suyu. Takviye edilmiş tuzlu suda bekleyen balıkların eti tuzu çekerse daha lezzet kazanıyor. Pişirim sırasında
Pide çeşitleri, kuru fasulye pilav ile kamcıları memnun etmeye yetiyor. Doyurucu miktarda iki porsiyon taş balık, bir karışık salata, su, ekmek hepsi 15 milyon TL! Ali Baba'nın Yeri
Tel: 0 (380) 628 62 37
Ankara'nın, İstanbul'un ön bahçesi konumunda ki Akçakoca turizm alanında ilk fark edilen tatil yörelerinden biri olarak çeşitli konaklama alternatifleri sunuyor.
Tezel Kamping
Karaburun Melenağzı sahili üzerinde çeşitli tesis ve kamp alanları bulunuyor. Genellikle orta yaşlı, sakinliği seven fazla sıcaktan hoşlanmayanların tercih ettiği kıyılar ekonomik fiyatlarla konaklama yapabiliyorlar. Kamp yapmak isteyenler çadır yeri olarak 5 milyon ödüyorlar, ev pansiyonlarda üç kişilik yer için 15-40 arası fiyat ödeniyor. Tüm plajlar ücretsiz kullanılıyor.
Akçakoca Meydanı saat kulesi çevresinde kullanılan dinlenme amaçlı, araba tekerlekli banklar şirin görünümleri ile göz okşuyor. .
GEZİYORUM
Orta Anadolu'nun denize en yakın açılan kapısı...
Düzce'nin deniz kıyısı, Ankaralıların yıllar önce ki ilk tatil keşif yeri, Karadeniz'in doğal yapısı ile ilgi çeken şirin ilçesi
Denizi, kumu, gün batımı, sivil mimari örneği yapıları, dağ çileği, fındıkları ile hafızalarda iz bırakan Akçakoca, kilometrelerce uzanan plajları, yemyeşil bitki dokusu, tarihi kalesi, mağaraları, şelaleleri, yaylaları, güler yüzlü insanları, yöresel ağız tatları ile hayranlık uyandırıyor.
İlçe merkezinde sizi, eşine benzerine rastlanmayacak mimaride modern bir cami karşılıyor. Görkemli yapı çevresi alışveriş merkezi olarak ilçenin odak noktası olurken çevre düzenlemesi, yeşil saha ve park alanları dikkat çekiyor. Son yıllarda yapılmış olan saat kulesi ve onu aynı meydanda oturup rahatça seyretme dinlenme imkânı sunan araba tekerlekli estetik banklar göz okşuyor. Meydandan sahil boyunca ilerliyor, kâh kağnı arabası tekerlekli banklarda oturup balıkçı barınağını seyrediyor, kâh dalgakıran üzerinde gezin
Tarihi Ceneviz Kalesi
Kalenin Batısı ve Doğusunda bulunan plajlar ve kale etrafında bulunan çay bahçesi sayesinde kale hiç yalnızlık çekmiyor. Konumu itibariyle yıl boyunca ziyaretçi akınına uğrayan
Kalenin sağı ve solunda iki küçük koy ve kumsallı plajlar yer alıyor. "Yalıyarlar" olarak isimlendirilen plaj, baklava misali kat kat dizilmiş kaya oluşumu ile dikkat çekiyor. Kıyı boyunca yer alan mağaralar barındırması nedeniyle fok kayaları olarak da adlandırılıyor. Diğer plaj ise daha uzun kumsalı, sahile gelenlerin ihtiyaçlarını karşılayacak üniteleri ile rağbet görüyor.
Sivil Mimari
Akçakoca merkezinden ve hastane arkasında bulunan rampadan yukarı çıkarak bu defa Yukarı Yeni Mahalleyi geziyoruz.
Çoğunluğu iki katlı olan evlerde belirgin özellik sıvasız cepheler oluyor. Ahşap karkaslar arasına kırmızı tuğla kullanımıyla duvarları örülen evler, sokak çıkmaları, ahşap cumbaları, bahçe içi konumları ve yerleşimleri ile beğeni toplarken aklınızı çeliyor. Öncelikle kafanızda daha tabloyu görür görmez bir beyin fırtınası başlıyor. Buranın Safranbolu'dan, Beypazarı'ndan, Mudurnu'dan, Taraklı'dan eksiği yok fazlası var demeye başlıyorsunuz, sonra her gördüğünüz ev başka projeler üretmenize neden olacak güzellikler sergiliyor. Bir defa kale içi evleri gibi içi içe yapılmamışlar, sonra hepsi bahçeli ve içinde yaşayanların bakımı ve zevk sahibi oluşları nedeniyle çiçekleri coşmuş. Belli ki evleri saran asmalar, bahçelerden fışkıran orkideler, zambaklar, güller ve ismini bilmediğim tüm çiçekler burada bulunmaktan memnun ve mutlu. Ahşap kapıları, el dokuma perdeleri, köyün temiz havası, kokusu, sessizliği ve huzurlu oluşu, sakinlerin misafirperver ve yakın davranışları. Ah şurada birkaç ev butik otel olsa, şu bahçede oturup ağaç altında bir köy kahvaltısı yapsam, kitabımı okusam, ne deniz ararım, ne kent hayatı dedirtiyor. Her turist gibi makinenizi boynunuza takıp başlıyorsunuz ara sokaklara dolaşmaya. İçinizde yıllardır burada yaşamış gibi bir kanıksama başlıyor. Bazen bir kapı tokmağı, bazen çatı katına saklanmış minicik bir oda, bazen güler yüzlü bir çocuk film sarfiyatınızı artırıyor. Dallarında kırmızı küpe gibi sallanan meyveleriyle kiraz ağaçlarını, yerlere dökülen ballı dutları ve birçoğu meçhul akıbetini bekleyen terk edilmiş evleri gördükçe birbiri ardına ahh çekiyorsunuz. Denizden, uzak tatil yapılabileceğine kendinizi inandırıyorsunuz. Yapılacak tek şey bir yerden başlamak, ö
Yeşille mavinin içi içe geçtiği Akçakoca sahilleri genellikle aşırı sıcaktan bunalanları ağırlarken, ilçede çeşitli aktivitelere katılma, gezilip görülmeye değer, birçok güzellik bulunuyor. İsteyenler orman içinde doğa yürüyüşleri yapabiliyor veya mağaraları görebiliyor.
Karaburun Köyü
Yaylalar, Şelaleler, Mağaralar, Köyler ve Sürprizler
Aktaş Şelalesi
Melenağzı dönüşü Melen Çayı paralelinde ilerleyip önce Uğurlu Köyüne, tipik evler, mısır saklanan bagenler arasından bir Abaza köyü olan Esma Hanım Köyüne ulaşıyoruz. Köy meydanında Melen Çayının bir kolu ile beslenen asırlık, gösterişli, şık bir çınar ağacı yer alıyor. Diğer evlerden farklı olarak ön taraflarında geniş bahçe bırakılmış olan estetik Abaza köy evleri dikkat çekiyor. Oldukça yüksek bir tepede yer alan Hemşin'den Melenin denize dökülüşünü seyredip yola devam ettiğimizde Aktaş Köyüne varılıyor. Araçtan inip bu defa Aktaş Şelalesinin dökülüşünü izlemek üzere orman içine inen patikadan yürüyüş başlıyor. Yol boyunca kaldirik ve kabalak bitkisiyle kaplı nem oranı yüksek orman yolunda üç küçük köprü geçilerek dere paralelinde ilerlerken kireç taşı gözenekli yapısıyla minik bir mağara, yosun tutmuş kayalar, yüksek dallarından sarkan
Kız Kayası Suyu
Şiirsel güzellikteki yayla köyleri bir biri ardına geçilirken yolumuz üzerinde Hemşin Köyü'nde vadide saklı bir ahşap cami ile karşılaşıyoruz. Merkez Eski Cami sık görünen bir tür malzemeden değil, hiç çivi kullanılmadan, birbirine geçme tekniği ile yapılmış,
Aktaş ve Sarıyayla Şelalesi Yolunda Pat Pat Safari
Akçakoca merkezden çevre yoluna çıkıyor Cumayeri mesire ayrımında sağa yönelerek 4 km sonra Arabacı Köyüne geliyoruz. Yol burada da ikiye ayrılıyor sağ yol Aktaş şelalesine soldaki yol Sarıyayla şelalesine çıkıyor. Yerli bir Türk köyü olan Koçullu Köyü içinden geçerek tırmanmaya başlıyoruz. Akçakoca içme suyu arıtma tesisleri yanından yol devam ediyor. 12. km bulunan Sarıyayla Şelalesi yolu asfalt olarak devam ediyor 1000 rakım yüksekliğe ulaşıyor. Bir yayla köyü olan Sarıyayla sakinleri yöreye bahar aylarında çıkıyor kışın iniyorlar. Burada dizili ahşap evler geçildikten 500 metre sonra Şelaleye yürüyüş yapmak isteyenler için Çamlı geçit iniş patikası bulunuyor. Bu yolu trekking parkuru olarak değerlendirmek isteyen doğaseverler şelale yazan küçük tabelayı kaçırmamalılar. Yola araçla devam edenler, köprüden sonra sola şelaleye, sağdan devam edenler orman içi minik çağlayanlara ve mesire yerlerine gidebiliyorlar. Dere yatağında doğal alabalıklardan yakalama küçük mağaraları görme, çağlayan altında duş yapma imkânı bulunuyor. Şemsiye kadar geniş yapraklı kabalak bitkileri, sarı, mor kır çiçekleri süslüyor. Yerlerde kırmızı boncuklar gibi görünüp, kendi başına yetişen hormonsuz, dağ çilekleri yürüyüşünüzü renklendirip ağzınızı tatlandırıyor. Yüksek tepelerde Haziran ayında yavrulamaya gelen doğan, şahin gibi kuşların uçuşları görülüyor.
Şelaleye Pat Pat safari
Sarıyayla Köyü Yatakyeri Mahallesinden Şelale yatağına, köylüler son yılların müthiş icadı pat pat ile indiriyorlar. Fındık bahçeleri arasında süren yolculuk ilginç olduğu kadar zevkli bir yolculuk yapmanızı sağlıyor. Bir defa bu pat pat denilen icat biri geri, üçü takviye sekiz vitesli son derece kullanışlı bir araç. Neler yapıyor demektense neler yapmıyor sorusuna cevap vermek daha kolay. En zorlu koşullarda, en dik
10-15 kişi taşıyor, düz yolda 80 km hız yapabiliyor, isteyenler kasanın üstüne branda takıp kışında kullanıyor. Ürünleri taşıyor, odun kesiyor, tarla sürüyor, çapa yapıyor. Bitmedi ilaçlama, sulama da yapıyor. 12 beygir gücündeki kar tipi lastik kullanan pat patlarların arka tekerine zincir (kilit) takınca, 4x4 muamelesi görüyor. Tek kusuru plakası olmadığı için şehir içine giremiyor. Bu yasakları gösteren "pat pat mecburi istikamet", "pat pat girmez" gibi uyarı tabelalarına kent içinde rastlanıyor. Kasalı pat patlar 7 milyara kapışılıyor. Köylüler pat patlar için "Bizi hamallıktan kurtardı, ayağımız yerden kesti" diyorlar, haksız da değiller. Pat patları anlattıktan sonra, pat patlı rehber Şerif Çetin'in 0537 329 14 58 no lu numarasına bir telefon ediyorsunuz, sizi, ailenizi veya arkadaş grubunuzu alıp şelaleyi
Yayla Evleri
Gerek yayla evlerinde, köy evlerinde, gerekse bağ evlerinde Karadeniz insanının ince zevki görülüyor. Gösterişten uzak, amaca uygun, ihtiyaca göre şekillenen evler genellikle iki katlı, fakat zeminin uygunluğuna göre üç katlı olanlara da rastlanıyor.
Fakıllı Mağarası
Akçakoca'nın Fakıllı Köyünde bulunan Fakıllı Mağarasına gitmek için Çuhallı çarşısından, itfaiye ve cezaevi güzergâhını takip ederek çevre yolu köprüsü altından geçerek köy merkezine ulaşılıyor. Cami yanından ilerleyip kahveyi geçince aracı bırakıp sağ yokuşu gösteren amatör tabela doğrultusunda iniyorsunuz. Mağara girişinde sağ üst bölümde mağarayı aydınlatan şalter
Akçakoca'ya yakınlığı, şifalı suyu, yöresel köy ürünleri ile ünlü "Şifalı Su Orman İçi Dinlenme Yeri" Akçakoca geziniz boyunca bir başka uğrak yeriniz olabilir. (Geniş bilgi için Ne Yenir sayfasına bakınız)
Düzce Akçakoca yolu üzerinde bulunan Konuralp, gidiş veya dönüşünüzde görebileceğiniz antik tiyatrosu, atlı kapısı, müzesi, evleri ise bir başka alternatifiniz. (Konuralp için lütfen Düzce'yi tıklayınız)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder